Ülkemizin, içeride ve dışarıda yaşanan olaylarla adeta yangın yerine döndüğünü hep birlikte söylüyoruz. Söylüyoruz söylemesine de, var olan yangına benzinle müdahale etmekten asla geri durmuyoruz. Olayları sıcağıyla yorumlarken de, önüne ardına bakma gereği duymuyoruz.
Lafı fazla uzatmadan, birbirine çok benzeyen iki farklı olayın toplumsal etkilerine bakmaya çalışacağım.
Sayın Akşener, ilk Meclis mesaisine son derece hızlı başladı. Satır aralarında ülke meseleleri üzerinden iktidara seslenirken, asıl hedefi Sayın Bahçeli’ydi. “Saray yancısından milliyetçi olmaz. Milliyetçiden saray paspası olmaz, o la maz” diye söylenirken bir şeyler olacağı konusunda kaygılanmaya başlamıştım. Ardından karşılıklı twitter yazışmaları sonrasında, işgüzarlığı kendine görev addeden 30-40 kişilik grubun, Hanımefendi’nin evinin önünde slogan atması telafisi güç tahribatlara yol açabilirdi…
Hiç hoş değildi tabii ki… Gece yarısı bir bayanın evinin önünde slogan atılması akla zarar bir durumdu. Onları oraya kim ya da kimler yönlendirdiği hususu biraz karışık olduğundan detaya girmek istemiyorum. Ama her “Hareketin Lideri Devlet Bahçeli” sloganı atandan, Sayın Devlet Bahçeli’nin sorumlu tutulmasını da “maksatlı” bulduğumu eklemek istiyorum.
Hadi diyelim ki grubu Sayın Bahçeli gönderdi! Peki olayın mağduru Sayın Akşener’in davranışlarının hiç mi konuşulacak yanı yok?
Gelişmeleri Hanımefendinin evin içinden çekilerek servis edilen video görüntülerinden izlediğimizde, daha kötü sonuçlar doğuracak olayların yaşanmamasının büyük bir mucize olduğunu görüyoruz. Tecrübeli bir siyasetçi, hele İçişleri Bakanlığı yapmış bir Hanımefendi, ana kuzuları diye tabir ettiği kişilerin başı daha fazla belaya girmemesi için, sükûnetini korumasını arzu ederdim. Dışarıya çıkmadan Polis çağırıp, grubu dağıttırması son derece basit ve yerinde bir davranış olacak iken; zaten bir şekilde gaza gelmiş kalabalığa “gelin lan, yuhhh… hadi gelinde vurun…” diye bağırması bence yangına benzinle müdahale edilmesinden başka bir şey olmamış…
Aynen, olaylı Fenerbahçe-Beşiktaş debisinde yaşananlar gibi…
Kaleci Tolga’nın taraftarlarla yakın temasa girerek olayları başlatması, Şenel hocanın da müdahil olmasıyla sahanın karışması kaçınılmaz olmuştu. Özelikle Şenol hocanın, olayları daha da tırmandıracak garip hareketler sergilemesi, saha içinde taraftarları çığırından çıkarmış, saha dışında da milyonları karşı karşıya getirmişti. Sakın yanlış anlamayın. Bunları Fenerbahçeli olduğum için söylemiyorum. Bir kişinin başarısızlığını unutturmak adına koskoca Beşiktaş kulübüne ve camiasına verdiği zararı anlatmaya çalışıyorum. Aynı şekilde, bu sorumsuz davranışın Fenerbahçe camiasını ve yöneticilerini ne derece büyük bir töhmet altında bıraktığından bahsediyorum…
Sayın Akşenerin’de, birlik ve beraberliğe ihtiyacımızın olduğu günlerde karşı tarafın hatasını telafi edecek davranışlar sergilemeyi tercih etseydi, hem kendisi Milliyetçi gönüllerde daha çok yer bulacak, hem de partisinin toplumsal politikalarına katkıda bulunacaktı. Bana göre, bir bayan olarak kendisine yapılan son derece yanlıştı, bir siyasetçi olarak kendisinin yaptığı da bir o kadar manidardı…
Sonuç olarak, toplumun beğenisini kazanarak dikkatleri üzerinde toplamış insanların, davranışlarıyla diğer insanlara örnek olmak gibi bir görevleri vardır. Bu kişiler, en başta ahlaki değerler olmak üzere her alanda seviyenin yükselmesine katkı sağlamalı, aksi tüm kötü davranışlardan uzak durmalıdır. Çünkü gençler, bu insanları kendilerine rol model olarak almaktadır.
Aynı şekilde siyasetçiler de, toplumun nabzını ellerinde tutmaktadır. İnsanları bölecek, kin nefret duygularına sevk edecek hal ve tutumlardan uzak durmak gibi büyük sorumlulukları vardır. İktidar veya muhalefet fark etmez, her siyasetçinin bu sorumluluk duygusuyla eylem ve söylemlerine dikkat etmesi geleceğimiz açısından son derece önem arz etmektedir.
Saygılarımla…
