Liyakat Erozyonu | Akçakoca Ses | Akçakoca'nın En Büyük Haber PortalıAkçakoca Ses | Akçakoca'nın En Büyük Haber Portalı

SON DAKİKA

Liyakat Erozyonu

Bu haber 07 Eylül 2018 - 9:59 'de eklendi ve 1.621 kez görüntülendi.


 

Erozyondan bahsederken, aklımıza sadece yerkabuğunun üzerindeki toprak aşınması gelmemelidir.

Günümüzde hem bireysel hem de kamusal ahlakın da erozyona maruz kaldığını rahatlıkla görebiliriz, dedikten sonra artık mevzuya geçebilirim…

Üzülerek belirtmek istiyorum ki, “bir şeye layık olmadan sahip olma” konusunda amansız bir yarış içine girdik. Bu konuların başında ise, bir işe veya mesleğe girme, atanma, tayin, terfi ya da kamu ihalesi vs. gibi dünyevi ihtiyaçlarımız gelmektedir.

Bu ihtiyaçlarımıza ulaşmada liyakatimiz yetmediğinde, hatırı sayılır dostlarımızın referanslarına müracaat etmemizin bireysel, bu referansların kabul ve makbul görmesinin de kamusal ahlak erozyonu olarak yorumlanmasının yanlış olmayacağı kanısındayım.  Kısaca bir nevi sosyal davranış bozukluğu olarak da tanımlayabiliriz.

Maalesef bu davranış bozukluğunun “böyle gelmiş böyle gider” şeklinde kronik bir hastalığa dönüşmesi ve herkesçe kabullenilmesi ise sorunun daha büyük boyutlarda olduğunu gözler önüne sermektedir. Sistem gençleri kaliteleriyle, zekâlarıyla, yetenekleriyle yarışmak yerine, Ankara’da ki referanslarıyla yarışmaya mecbur bırakmaktadır. Bu durumun sonucu da geleceğimize olumsuz yansımaktadır.

Geçenlerde genç bir arkadaşla tanıştım. Kısa bir sohbet ettik. Ne iş yapıyorsun diye sordum. Bir meslek ismi söyledi, ben o meslek mensubu olmayı çok istiyorum, dünya bir yana bu meslek bir yana dedi. Başvurduğunu, fiziki ve beşeri her şartı taşıdığını, ancak başaramadığını söyledi. Anlatırken dahi sesinin titremesinden ne denli üzüldüğünü ve o mesleği ne kadar da hak ettiğini anlayabiliyordum. Daha sonra şartları kendinden daha düşük iki arkadaşının referans ile kabul edildiklerini öğrenince ne hissettiğini anlatmasına gerek bile kalmadı. Final cümlesi ise içimi dağladı.

Cümle şuydu; “Abi, bende referans bulurum, ama bu referansla benden daha çok hak eden bir arkadaşımın yerine seçilirsem o da benim gibi üzülür”.   Ne yaptın be çocuk! Yıktın ya beni…

Resûlullah efendimiz(sav) “Her kim, Allah’ın razı olacağı daha liyakatli birisi varken, adam kayırmak maksadıyla kendi Müslümanların işini deruhte ederse onların üzerine gösteriş için birini seçer, resmi görev verirse, Allah’ın laneti onun üzerindedir. Allah, onu cehenneme sokuluncaya kadar, ne farz, ne nafile hiçbir ibadetini kabul etmez” buyurmuştur.

Kuran’da da emanetlerin ehline verilmesi öğütlenmiştir ki, buna riayet edildiği ölçüde refah ve huzur bulacağımız katidir…

Büyük İskender, ölüm döşeğinde imparatorluk tacını kime bıraktığını soran generallerine “layık olana” diyerek can vermiş. Bizlerde, makamları layık olanlara verebilseydik ve layık olmadan sahip olma nefsimizi yenebilseydik eğer, inanıyorum ki başımıza bunca musibetler gelmezdi.

Bu Sosyal bozukluğun temel sebebi hiç kuşkusuz zihniyettir. Özal verdiği röportajda “Türkiye’de ne turizm ne imar ne de başka bir konu… En önemli şey zihniyet değişimidir. Biz Türkiye’deki insanların zihniyetini değiştirdik.” demiş. Rahmetli Özal, ya dediği gibi, zihniyeti değiştirmeyi başaramamış, ya da değiştirdiği zihniyet ile sosyal bozukluk bizlere miras kalmıştır. Yorum sizlerin olsun.

“Zihniyeti değiştirmek atomu parçalamaktan zor” olsa da, selametimiz için bu bozuk zihniyetimizi değiştirmek zorundayız. Başarabilir miyiz bilemem ama;

En azından da “İyi tanıyor diye tilkiyi kümese bekçi yapmayalım.”

Kalın sağlıcakla, sevgi ve saygılarımla…

EYÜP DURDUeyupdurdu@akcakocases.com

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

Yorum Yok

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
UA-138704767-1